Tolga Birgücü yazdı: Atatürk’süz zafer mi olur Müftü Bey ?

Tarih: 18 Mart. Yer: Samsun. Konu: Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü.

Bir milletin kaderini değiştiren zaferlerden birinin yıldönümünde, dualar edilip, şehitler anılırken bir eksiklik hissedildi. Şehitlikteki bu eksiklik, o zaferin en önemli figürü olan Mustafa Kemal Atatürk‘ün adının zikredilmemesiydi.

Size yaşananları kısaca anlatayım; Şehitlikte düzenlenen anma töreninde Samsun Valisi Orhan Tavlı‘nın konuşma metni içerisinde Mustafa Kemal Atatürk‘ün ismi vardı ancak Kur’an ve dua bölümüne geçildiğinde bombayı Samsun İl Müftüsü Seyfullah Çakır patlattı.

Müftü bey, tenezzül buyurup Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ismini ağzına almadı. Bu esnada ise CHP Samsun İl Başkanı Mehmet Özdağ, haklı olarak duruma tepki gösterdi. Özdağ‘a şehit yakınları da destek oldu. Müftü bey tabii ki donmuş kalmıştı… Çünkü haliyle bu tepkiyi beklemiyordu…

Günümüzde bu tarz “unutmalar” alışılageldik bir durum haline geldi. Cumhuriyetin kurucu lideri, çağdaş Türkiye’nin mimarı Atatürk’le ilgili bu tuhaf sessizlik, artık şaşırtıcı olmaktan çıktı. Müftü Seyfullah Çakır‘ın bu tutumu, aslında son dönemde giderek yaygınlaşan bir zihniyetin ürünü. Atatürk’ü açıktan yok saymak yerine, üzerine perde çekmek; adını bilerek zikretmemek ama “sanki varmış gibi” yapmak…

Peki neden?

Son 20 yıllık süreçte din, siyaset ve Atatürk arasındaki denge her zaman ince bir ip üzerinde yürütüldü. Bir yanda Atatürk’ü tamamen dışlamak radikal bir çıkış olacağından, onun yerine “unutturmak” ya da “gölgelemek” gibi daha ince yöntemler geliştirildi. Müftü beyin, Atatürk‘ü ismen anmaktan kaçması, bu bilinçli stratejinin bir parçası olarak okunabilir.

Oysa Çanakkale’de savaşan, zaferin mimarlarından biri olan Atatürk‘ün adını anmamak, tarihe, milli hafızaya ve o günün anlamına hakarettir. Bu sadece bir unutkanlık meselesi değil, bilinçli bir tercihtir.

Atatürk‘ü anmaktan kaçınanlar, onun kurduğu Cumhuriyet’in nimetlerinden faydalanmaya devam ediyor. Laiklik sayesindeki dini özgürlükleri savunanlar, bizzat bu özgürlüklerin teminatı olan kişiyi unutturmak için canla başla çalışıyor.

Ancak şu bilinmelidir ki, Atatürk‘ü unutturmak isteyenlerin bile gölgesinden kurtulamayacağı bir gerçek var: O, bir ismin ötesinde, bir ruh, bir miras ve bir zihniyet olarak yaşamaya devam ediyor.

Ve kim ne yaparsa yapsın, tarih gerçekleri saklamaz, halk da unutturmaz.

***

SEÇİMDEN SEÇİME ISITAN MASAL: DOĞAL GAZ!

Dün bu konuyu gazetemizin manşetine taşıdık.

Seçimler, siyaset sahnesinin en cafcaflı zamanlarıdır.

Vaatler havada uçuşur, her sokak başında “halkın hizmetkârı” olmaya aday isimler belirir.

Dikbıyık Mahallesi sakinleri de bu seçim atmosferine pek yabancı değiller. Zira yıllardır bir gelenek haline gelen “doğal gaz sözü”, her seçim döneminde yenileniyor, ancak seçimlerin ardından sözler de havada uçup gidiyor.

Muhtar Sedat Özdemir‘in de isyanı tam da bu noktada.

Her seçimde, “Bu kez kesin gelecek!” denilen doğal gaz, sanki kış uykusuna yatıyor ve bir sonraki sandık gününe kadar ortalarda görünmüyor. Oysa bölgede 13 bine yakın insan yaşıyor ve 500 hane doğal gaz kullanmaya dünden razı. Ama nafile! Görünüyor ki doğal gaz, seçim atmosferine alışıp bir propaganda malzemesi olmaktan öteye geçemiyor.

Tabii, “Sadece Dikbıyık mı?” diye sorarsanız, hayır. Bu hikâye aslında pek çok yerleşim yerinde aynı. Yol, su, elektrik, doğal gaz… Bunlar, her seçim döneminin en popüler vaatleri arasında yer alıyor. Ancak Dikbıyık sakinleri, doğal gazın seçimden seçime bölgelerine “uğradığı” gerçeğine artık sıkılmış durumda. “Hizmet halk içindir” diyen yetkililere sesleniyorlar: “Sadece seçimden seçime hatırlanmak istemiyoruz.”

Şimdi merak edilen soru şu: Bu seçimde de aynı vaatler verilip, seçimden sonra unutulacak mı?

Yoksa Dikbıyık sakinleri bu kez gerçekten doğal gazın rahatına kavuşacak mı?

Takipçisi olmaya devam edeceğim.

Bekleyip göreceğiz, Dikbıyık odun ve kömürden kurtulacak mı…

Yarın görüşmek üzere.
Saygı ve sevgiyle..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.