Günümüzde hava kirliliği yalnızca soluduğumuz havayı değil, tabağımıza gelen yiyecekleri de tehdit ediyor.
Samsun, Karadeniz’in en verimli ovalarına sahip şehirlerinden biri olmasına rağmen, özellikle sanayi bölgelerine yakın yerleşimlerde bu bereketli topraklar artık tehlike sinyalleri veriyor.
Ve ne yazık ki, bu tehdit gıdayla birlikte doğrudan insan sağlığına yönelmiş durumda.
Tekkeköy ve Çarşamba ovaları, Samsun’un tarım açısından en aktif alanlarından. Ancak bu bölgeler, aynı zamanda yoğun sanayi faaliyetlerinin de merkezinde. Özellikle Tekkeköy’deki sanayi yerleşkesi, yıllardır hem çevre hem de sağlık uzmanlarının dikkat çektiği bir sorun haline geldi.
Fabrikalardan salınan kirleticiler, sadece havayı değil, toprağı ve suyu da zehirliyor.
Bu topraklarda yetişen sebze ve meyveler, farkında olmadan sofralarımıza kirli bir geçmişle geliyor.
Sağlık uzmanları, bu bölgelerde yetişen ürünlerin özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalıkları olan bireyler için ciddi risk taşıdığı uyarısında bulunuyor.
Çünkü ağır metaller, pestisit kalıntıları ve çeşitli endüstriyel kimyasallar doğrudan bitkilere nüfuz edebiliyor.
Görüntüde sağlıklı bir domates ya da kıpkırmızı bir çilek, aslında görünmeyen bir tehlikenin taşıyıcısı olabilir.
Buna karşılık, Bafra Ovası için tablo çok daha farklı.
Sanayi yoğunluğunun az olduğu bu bölge, halen doğallığını koruyan ve temiz havasıyla dikkat çeken bir tarım alanı. Uzmanlar, özellikle Bafra’da yetişen sebze ve meyvelerin tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yani Samsun’un içinde bile “güvenli tarım kuşakları” ile “riskli üretim alanları” arasındaki fark, her geçen gün daha da belirginleşiyor.
Bu durum bizi çok net bir gerçekle yüzleştiriyor: Sanayi politikası, yalnızca ekonomik değil, halk sağlığı açısından da bir planlama gerektiriyor.
Fabrikaların filtreleme sistemleri, atık yönetimi ve yer seçimi; gıda güvenliğini doğrudan etkiliyor.
Bir bölgenin sanayi merkezi haline gelmesi, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir sorumluluk gerektiriyor.
Bugün Tekkeköy’de solunan hava, yarın bir annenin çocuğuna yedirdiği sebzede yeniden karşımıza çıkabilir.
Bu zincirin bir halkası kırıldığında, bedelini hepimiz sağlığımızla ödüyoruz.
Samsun’un bereketli topraklarını ve bin yıllık tarım geleneğini korumak için karar vericilere, yerel yönetimlere ve elbette biz tüketicilere büyük sorumluluk düşüyor.
Bu artık sadece bir çevre meselesi değil; soframıza, sağlığımıza, geleceğimize sahip çıkma meselesidir.
Yarın görüşmek üzere.
Sevgi ve saygıyla…
