Yeni vizyonuyla dikkat çeken Predator serisinin son filmi “Predator: Badlands”, artık bildiğimiz yırtıcılık vakasına kıyasla daha geniş bir bilim kurgu evrenine açılıyor. Yönetmen Dan Trachtenberg’in bilinçli tercihleri, bu yapımı sadece bir korku-aksiyon değil, doğrudan “Alien” mitosuyla sessiz bir köprü kuran bir hikâyeye dönüştürüyor.
Geleceğe taşınan zaman çizgisi
Trachtenberg filmde “çok ileride bir gelecek” zaman dilimi seçerek hem Predator hem de Alien serileriyle doğrudan bağlantıya girme ihtiyacını bertaraf etmiş. Bu sayede, film evrensel mitolojiyi genişletiyor: yalnızca bir av hikâyesi değil, teknolojinin, yapay zekânın ve yapay hayatın devreye girdiği bir çağdaş bilim kurgu anlatısı haline geliyor.
Weyland-Yutani ve “MU/TH/UR” gizemi
Filmin dikkat çeken sahnelerinden biri, yani “MU/TH/UR” kod adlı süper bilgisayar, yapay zekânın kimin kontrolünde olduğu sorusunu gündeme taşıyor. Hikâyede android karakter Tessa (Elle Fanning) ile Thia arasında geçen diyalogda, “Anne bize hisler verdi” ifadesi geçiyor. Bu durum, MU/TH/UR’un yalnızca bir araç değil, bünyesinde karar mekanizması barındıran bir varlık olabileceği fikrini akla getiriyor.
Bu gelişme, Alien serisinde sıkça karşılaşılan “Weyland-Yutani megakorp” temasının daha farklı biçimlenebileceğini işaret ediyor: belki de şirket, yapay zekâsı muhalefetle karşılaşan bir yapıdan çıkmış durumda.
Evrenin mitolojisine dair ipuçları
Yapım, Predator-Alien evreninde yer alan mitolojik bağlantıları gündeme getiriyor. Özellikle filmde geçen boğa benzeri yaratıklarla av sahneleri, alışılmış av-yırtıcı düzenden farklı olarak daha geniş kozmik temalar içeriyor.
Trachtenberg daha önce bu filmi “Avrupa barredinde yer alan bir macera filminden ziyade, evrenin büyük anlatılarına bağlanan bir yapı” olarak tasarladığını belirtmiş. Bu da Badlands’in yalnızca aksiyon beklentisini karşılamakla kalmayıp, Predator/Alien mitosuna yeni katmanlar eklemeyi hedeflediğini gösteriyor.
diyekonustu.com
Diğer Sinema Haberleri için tıkla…
