Bir dağ düşünün…
Samsun’un ciğeri, ormanı, oksijen deposu…
Yalancıların boğazında kalan son yeşil lokma.
O dağın adı: Kocadağ.
22 Nisan günü yazıp yayıma almıştım, “Kocadağ öldü”.
Şimdi, görüyorum ki Kocadağ önce öldürüldü, sonra da üzerine villa mezarları dikiliyor.
Turizm yatırımıymış!
Ne güzel cümle değil mi?
İçini rantla doldurduğun zaman, en zehirli yalan bile parlatılmış gerçek gibi görünüyor.
Kapsül evler, restoranlar, paintball alanları, ATV parkurları…
Ne ararsan var bu proje içinde.
Ne yok? Doğa. Vicdan. Akıl. Bilim.
220 dönüm ormanlık alan…
220 dönüm yaşam alanı…
220 dönüm huzur, kuş sesi, serin hava ve binlerce ağacın canı.
Projenin adı: Kocadağ Turizm Yatırımı.
Gerçeği: Kocadağ Rant Operasyonu.
Yatırımcı kim?
Kim olduğu önemli değil.
Boy boy fotoğraf çektirip siyasilerle o samimi pozları veren, devletle kol kola girip halktan kaçan her “yatırımcı” tanıdıktır bu ülkede.
***
Dün Kocadağ‘daydım.
Sis ve bulutların içinde vatandaşa doğayı göz ederek sordum: ‘İstemiyoruz kardeşim’
Bölge halkı ne düşünüyor?
Çünkü kimse böyle sormuyor!
‘Ben yaptım oldu’ diyor…
‘Olacak’ diyor..
Doğa ne diyor?
Bağırıyor.
Ama ormanda sesini duyan kalmadı.
Yetkililer ne yapıyor?
Poz veriyor, alkışlıyor, temel atıyor.
Drone uçuruyor üstüne üstlük…
‘Bakın ne güzel iş makinelerini getirdik’, ‘turizm yatırımına başladık‘ diyorlar gülerek.
Peki bu projeden kim kazanacak?
Yani: Para, çok para…
Kazanan: yatırımcı.
Kaybeden: doğa.
Seyirci kalan: koca bir şehir.
Bir ekosistemi mahvetmenin adı “gelişim” olamaz.
Ağaç kesmeden yatırım olmaz, altyapısız tesis kurulmaz, ormana yol açmadan proje yapılmaz.
***
Kocadağ artık orman değil, projedir.
Bu yatırımı savunmak, doğayı katletmeyi “normalleştirmektir’’.
Bu projeye susmak, torunlarımızın nefes hakkına ihanet etmektir.
Kocadağ sadece Samsun’un değil, Karadeniz’in de hassas doğa bölgelerinden biri.
Sadece ağaç değil, hafıza da kesiliyor.
Dedelerimizin yürüdüğü patikalar, çocukluğumuzun sessizliği, kuşların sabah ezanı birer birer siliniyor.
Kocadağ’a dokunmayın.
Kocadağ’dan elinizi çekin.
Turizm diyerek doğa öldürülmez.
Yatırımsa; bırakın halk karar versin.
Doğaya “dokunulmadan” yapılabilecek işler varsa, onu konuşalım.
Fakat şu haliyle yapılan her şey, bir dağa kazma vurmaktır.
Ve biz biliyoruz:
Bir dağa kazma vurulursa, bir şehir nefessiz kalır.
Sevgi, saygı ve doğayla kalın…