Kaplumbağa Terbiyecisi'nin hikayesi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kaplumbağa Terbiyecisi, Osman Hamdi Bey’in 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizdiği tablosudur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti tarafından çıkartılan gazetenin on yedinci sayısında tablonun adı Kaplumbağalar ve Adam olarak geçer, ancak tabloya daha sonra yaygın olarak bilinen Kaplumbağa Terbiyecisi adı verilmiştir.

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ’NİN İÇERİĞİ

 

Belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir adam, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır. Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Bursa’daki Yeşil Camii’nin üst katındaki odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır.

"Charmeur de tortues (Kaplumbağa Terbiyecisi)", bir Japon gravüründen esinle L. Crépon, Tour du Monde, 1869. Bu gravür, Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun muhtemel esin kaynağıdır.

KAPLUMBAĞA TERBİYESİ’SİNİN İLHAMI

 Osman Hamdi Bey’in bu tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Kaplumbağaların esin kaynağının, Lâle Devri’ndeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülmüştür. Bu yoruma göre, Sanayi-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye gibi birçok kurumu kurmak ve yönetmek görevini üstlenen Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir.

Başka yorumlara göre, düşünceli biçimde dikilen adam, sabır gerektiren zor bir iş olan kaplumbağaları terbiye etme işini, elindeki ney ve sırtındaki nakkareyi çalarak başarmayı ummaktadır. Bu yoruma göre de terbiyeci Osman Hamdi Bey’in kendisidir. Terbiyecinin zorlu işi elindeki müzik aletleriyle halletmeye çalışması, Osman Hamdi Bey’in de değişime direnen bir toplumu sanat yoluyla çağdaş seviyeye getirmeye çalıştığını, bu yüzden sanat okulu ve müze açma girişiminde bulunduğunu vurgular.

Terbiyecinin, kaplumbağaları eğitmekte kullanacağı neyi üfleyemeyip arkasında tutması, Osman Hamdi Bey’in neyi üfleme, yani kaplumbağalar ile temsil edilen halkı eğitme kaygısından artık vazgeçtiği, çünkü derviş sabrının bile bir sonu olduğu şeklinde de yorumlanmıştır. Ayrıca tablodaki kablumbağaların ilham kaynağının, Osman Hamdi Bey’in Paris’teyken sokaklarda dolaştıklarını gördüğü, Charles Baudelaire’in Modern Hayatın Ressamı kitabında da bahsi geçen kaplumbağalar olduğu da öne sürülmüştür.

Tablonun ikinci versiyonunun, 2009 yılında Sakıp Sabancı Müzesindeki bir sergide sergilenmesi sırasında, tablonun ilham kaynağına dair yeni bir iddia öne sürülmüştür. Buna göre Osman Hamdi Bey, Tour du Monde isimli Fransızca bir derginin 1869 tarihli sayılarından birinde gördüğü bir gravürden esinlenerek bu tabloyu çizmiştir. L. Crépon tarafından, Japon millî gravüründen esinle çizilmiş olan bu resim, dergide Charmeur de tortues (Kaplumbağa Terbiyecisi) adıyla basılmıştır. Resimde, Osman Hamdi Bey’in tablosundaki terbiyeciye benzer şekilde giyinmiş yaşlı bir terbiyeci, elindeki ufak davulu çalarak bir grup kaplumbağanın bir masanın üzerine çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey, 13 Temmuz 1869’da Bağdat’tan babasına gönderdiği mektupta, "bana yollamış olduğunuz Tour du Monde’u okudum" demektedir. Osman Hamdi Bey muhtemelen 1869 yılının ilk cildini okumuştur ve Kaplumbağa Terbiyecisi’ni çizerken bu gravürden etkilenmiş olabilir.

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ’NİN VERSİYONLARI VE FİYATLARI

 

 

1906 VERSİYONU

 İş adamı Erol Aksoy’un 1 milyon dolar karşılığında satın alarak İktisat Bankası koleksiyonuna dahil ettiği tablo uzun süre bu koleksiyonda kaldı. Erol Aksoy’un varlıklarına İktisat Bankası kaynaklı borçları sebebiyle TMSF’nin el koymasıyla geçici süre devlete geçti. Eser Aralık 2004’te 1,95 trilyon lira muhammen bedelle açık arttırmaya çıkarıldı. Pera Müzesi ile İstanbul Modern’in rekabeti ile geçen açık artırma sonucunda Pera Müzesi resmi, Türk resim sanatında bir esere verilen en yüksek fiyat olan 5 trilyon lira (yaklaşık 3,5 milyon dolar, sıfır atılmış lira ile 5 milyon TL) karşılığında satın aldı. Tablo halen Pera Müzesi’nde sergilenmektedir. Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 10 – 15 milyon TL (6,2 – 9,3 milyon dolar) olduğu tahmin edilmektedir.

1907 VERSİYONU

 Daha önce İstanbullu Levanten bir aileye ait olan tablonun 1907 versiyonu, 1984 – 1986 yılları arasında Londra’daki bir müzayedede Erol Simavi tarafından 100 bin dolar karşılığında satın alındı. Halen Belma Simavi koleksiyonunda bulunan tablo, Sakıp Sabancı Müzesinde 2009’da düzenlenen Batıya Yolculuk – Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni isimli sergide halka açık biçimde sergilendi. Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 4 – 6 milyon TL (1,5 – 2 milyon dolar) olduğu tahmin edilmektedir.

KAPLUMBAĞA TERCİYECİSİ TABLOLARI ARASINDAKİ FARKLAR NELER?

 

Diğer Oryantalist ressamlar gibi Osman Hamdi Bey’in de herhangi bir tablosunu birden fazla defa çizmiş olması normal görülmektedir. Bir yıl arayla çizilen tabloların genel kompozisyonu oldukça benzerdir. İkinci versiyonda ilkinden farklı olarak beş yerine altı kaplumbağa bulunur. Ayrıca terbiyecinin sağındaki duvarda çerçeveli bir hat ile cam kenarında bir testi durmaktadır. Bu versiyonda ayrıca, resmin Ahmet Muhtar Paşa’ya ithaf edildiğine dair, ressamın el yazısıyla yazılmış bir not da vardır.

İŞTE O MEŞHUR TABLO KAPLUMBAĞA TERCİYECİSİ’NİN HİKAYESİ:

 

12 Aralık 2004 Pazar. İstanbul Swissotel’de yapılacak müzayede tüm basının ilgisini çekmişti. Haftalardır gazeteler, televizyonlar hatta magazin dergileri bu müzayedede satışa çıkacak olan bir tablodan söz ediliyordu. Türkiye’nin sayılı zengin ailelerinin temsilcileri müzayede salonuna gelmişti. Basın mensupları da yerlerini aldı. Salonda heyecanlı bir bekleyiş hakimdi.1959 yılı. Şişli’deki bir köşk, polis ekiplerince mühürlendi. Bu evde ünlü bir armatör yaşıyordu: Saim Birkök. Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edindi. Onu yetiştirmeye çalıştı. Okuması için İsviçre’ye gönderdi. Bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyordu. Ancak Balat’taki tersanede çıkan bir tartışmada manevi oğlunu tek kurşunla öldürdü. Bu olay yaşandığında Saim Birkan 76 yaşında, ölen manevi oğlu Saim Gökoğlu 45 yaşındaydı.1960 yılının ilk ayları. Profesör Mustafa Cezar, bir araştırma sırasında, Şişli’de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğrendi. Köşkün sahibi Saim Birkök, resme meraklı bir sanat severdi. Ancak işlediği cinayetten dolayı Sultanahmet Cezaevi’nde yatmaktaydı. Profesör, tabloların fotoğraflarını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorundaydı. Hapishaneyi ziyaret edip Saim Birkök’ten izini aldı. Mühürlü kapı kısa hakim eşliğinde açıldı. Kapı aralanıp ışıklar yanınca, toz toprak arasından muhteşem bir hazine çıkmıştı. “Kaplumbağa Terbiyecisi” başta olmak üzere beş tanesi Osman Hamdi Bey’e ait kırk tablo gün yüzüne çıkmıştı. Tabloların fotoğrafları çekildi. Sonra köşkün kapısı tekrar mühürlendi. Profesör Mustafa Cezar, çektiği bu fotoğrafları kitabında yayınladı. Böylelikle ilk defa bu tablonun gerçek bir görüntüsü ortaya çıkmıştı.

1961 yılı. Kanser hastası Birkök, durumu ağırlaştığı gerekçesi ile salıverildi. Zaten bir süre sonra vefat etti. Arkasından büyük bir miras kavgası başladı. Tablolar, anlaşmazlık durumundan dolayı  Resim Heykel Müzesi’ne teslim edildi. Kaplumbağa Terbiyecisi de, 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla Erol Aksoy’un eline geçecekti. Erol Aksoy, tabloyu sahibi olduğu İktisat Bankasının koleksiyonuna ekledi. 

Kaplumbağa Terbiyecisi'nin hikayesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir