






Gözleri faltaşı gibi açılmış dev bir ejderha, iki aslanın saldırısını savuşturmaya çalışıyor. Hemen karşısında, kocaman bir katil balinanın dişli ağzı yerden fırlıyor. Onun yakınında, sırtında muhtemelen Şöhret tanrıçasını taşıyan devasa bir kaplumbağa dolaşıyor. İki kuyruklu bir deniz perisi, yılan kuyruğu ve aslan pençeleri olan kanatlı bir harpiyle karşı karşıya oturuyor.

Bu fantastik heykeller, İtalya’nın Lazio bölgesindeki ortaçağ kasabası Bomarzo’nun eteklerindeki ormanlık bir vadide kıvrıla kıvrıla ilerleyen patikaları süsleyen onlarca yaratığın yalnızca birkaçı. Sacro Bosco (Kutsal Orman) olarak bilinen bu yer, İtalyan Rönesansı’nın en sıra dışı tasarlanmış peyzajlarından biri.
Clark Üniversitesi’nden sanat tarihçisi John Garton, “Sacro Bosco’yu ilk ziyaret ettiğimde, heykellerin boyutları karşısında tamamen büyülendim,” diyor. “Ormanın içinden çıkıp bir anda karşınızda, yerel taştan oyulmuş iki katlı bir anıt beliriveriyor.
Bunun kasıtlı olarak sarsıcı olması gerektiğini fark ettim. Burası, canavarların hayat bulduğu, yalnızca kitaplarda hayal edilebilen şeylerin karşınıza çıktığı etkileyici bir keşif alanı olarak tasarlanmış.”
Ormanın gizemli sahibi
Sacro Bosco’nun yaratıcısı, 1542’de Bomarzo Dükalığını miras alan Pier Francesco Orsini’ydi. Heykel parkı üzerindeki çalışmalara yaklaşık 10 yıl sonra başladı. Orsini ve parkı ziyaret eden bazı 16. yüzyıl insanları az sayıda yazılı belge bırakmış olsalar da, parkın amacı hâlâ tartışmalı. “O dönemden kalma çok az belge var. Örneğin, inşa sürecine dair hiçbir kayıt elimizde yok,” diyor Monash Üniversitesi’nden sanat tarihçisi Luke Morgan. Hatta parkta yürürken belirli bir rotanın takip edilip edilmediği bile bilinmiyor.

Morgan, Garton ve Padua ile Brescia üniversitelerinden meslektaşları, Orsini’nin vizyonunu anlamak amacıyla Dijital Bomarzo Projesi’ni başlattı. Modern görüntüleme teknolojileriyle parkı ayrıntılı biçimde belgelemeyi ve inşa edildikten sonraki yıllarda ziyaretçilerin burada neler görebileceğini yeniden canlandırmayı amaçlıyorlar. Özellikle artık çalışmayan çeşmelerin park deneyimine nasıl sesli ve görsel bir boyut kattığını anlamak istiyorlar.

Klasik bahçelere ters bir peyzaj
İtalyan Rönesansı’na ait tipik bahçeler, villaların hemen yanında simetrik ve düzenli şekilde tasarlanırdı. Bu bahçeler, klasik yazarlardan Homeros ve Virgil’in bahsettiği locus amoenus (hoş yer) kavramını yansıtıyordu. Sacro Bosco ise bu anlayışa tamamen ters bir yapıdaydı. Bahçe, Orsini’nin sarayı olan Palazzo Orsini’den yaklaşık 300 metre uzaklıktaydı ve arada tarlalar bulunuyordu.
Parktaki heykeller çoğunlukla huzurdan çok korku uyandırıyor. Örneğin, bir heykelde devler kavga ediyor ve biri diğerinin uzuvlarını sakince koparıyor. Morgan, “Eğer Rönesans bahçeleri idealize edilmiş alanlarsa, neden burada canavarlar ve şiddet imgeleri var?” diye soruyor. “Bu, tasarlanmış bir manzara içinde aşırı fiziksel şiddetin açık bir ifadesi.”
Antik ilham: Grotesk ve etrüsk etkisi
Morgan’a göre Sacro Bosco, Rönesans’ın grottesche (grotesk) sanat anlayışının heykelsi bir yansıması olabilir. Bu üslup, Roma’daki imparator Neron’a ait Domus Aurea’nın keşfinden sonra yaygınlaştı. Duvarlarında insan, bitki ve hayvanların birleştiği fantastik sahneler vardı. Sacro Bosco da benzer figürlerle dolu: iki kuyruklu deniz perisi, üç başlı Cerberus, kanatlı at Pegasus… Bu özellikler, parkı 1948’de ziyaret eden Salvador Dalí gibi sanatçıları büyüledi.

Parkın heykelleri, yerel peperino taşı üzerine doğrudan oyularak oluşturuldu. Orsini’nin dev kayaları görüp fikirlerini taşın şekline göre belirlediği düşünülüyor. Bu da parkı, Yunan-Roma geleneğinden çok Etrüsk kültürüyle ilişkilendiriyor. Hatta parktaki yapılardan biri, kasten çökmüş bir Etrüsk mezar cephesi olarak oyulmuş.
Heykellerin devasa boyutu ve antik bağlantılar
Sacro Bosco’nun dev heykelleri, Antik Çağ’daki Kolossos heykellerinden ilham aldı. Parktaki dövüşen devlerin yanında yer alan bir yazıtta şöyle deniyor: “Rodos Kolosu’yla övünüyordu; benim ormanım da onunla aynı nedenle ünlüdür. Daha fazlasını yapamıyorum, ama elimden geleni yapıyorum.”
Edebi izler ve kişisel yas
Orsini, döneminin edebiyatına hâkim bir entelektüeldi. Parkın yapısında 1499 tarihli Hypnerotomachia Poliphili adlı romandan ve Ludovico Ariosto’nun Orlando Furioso adlı destanından izler bulunuyor. Parkın belki de en çarpıcı heykeli olan Cehennem Ağzı (Hell Mouth)’ın üzerinde şu yazı vardı: Ogni pensiero vola (“Her düşünce uçar”). Ancak 1604 tarihli bir çizim, bu yazının aslında “Lasciate ogni pensiero voi ch’entrate” (“Ey içeri girenler, tüm düşünceleri bırakın”) olduğunu gösteriyor. Bu, Dante’nin İlahi Komedyasındaki cehennem kapısına gönderme.


Orsini, bu heykeli açık hava yemek odası olarak tasarlamıştı. Ziyafetler, maskenin dilinden masa olarak yararlanılarak burada verilirdi. Bu ironi, yazının da eğlenceye bir davet olduğunu düşündürüyor.
Yas bahçesi ve dijital koruma
Orsini’nin karısı Giulia Farnese’nin 1560’taki ölümünden sonra parkın büyük bölümü tamamlandı. Parkın yüksek noktasındaki klasik tarzda tapınak, karısına bir anıt olabilir. Tapınağın tavanı, Orsini’lerin sembolü olan güller ve Farnese’lerin simgesi olan zambaklarla süslüdür.
Digital Bomarzo Projesi, parkın her bir heykelini lidar, fotogrametri ve dijital tarama gibi tekniklerle üç boyutlu olarak arşivliyor. Bölge depreme eğilimli olduğu için bu çalışmalar, gelecekteki olası zararları telafi edebilmek açısından da büyük önem taşıyor.

Araştırmacılar, parkın orijinal çeşme sistemlerini de ortaya çıkardı. Pegasus gibi bazı heykellerin aslında çeşme olduğu belirlendi. Zemin altı radar taramaları, park boyunca yer altı borularını ortaya çıkardı. Bu çeşmeler, parka görselin yanı sıra işitsel bir boyut da katıyordu.
Sırlarla dolu orman
Parkın mimar ve heykeltıraşlarının kim olduğu hâlâ bilinmiyor. Garton, “Elimizde neredeyse hiç tarihi belge yok. Yalnızca yerinde gözlem yaparak ipuçları çıkarabiliyoruz,” diyor.
Ziyaretçilerin parktaki olası rotası da bilinmiyor. Morgan’a göre, burada belirli bir güzergâh yok. “Burası, Dante’nin karanlık ormanı gibi. Kaybolmuş hissine kapılıyorsunuz, ama sonra kendi yolunuzu çiziyorsunuz,” diyor. “Sacro Bosco’yu anlamanın tek bir yolu yok. Sanki farklı kitapların sayfaları arasında gezinir gibisiniz. Belki de onu bu kadar büyüleyici yapan şey tam da bu.”

diyekonustu.com, archaeology.org