Ortadoğu’nun en sert düşmanlığı: İran ile İsrail arasındaki kriz, 1979’dan bugüne büyüyerek geldi. Nükleer tehdit, vekalet savaşları ve ideolojik farklar, iki ülkeyi açık çatışmanın eşiğine taşıdı.
İşte detaylar…
İyi başlayan ilişkilerin kopuş noktası: 1979 İran Devrimi
İran ve İsrail arasındaki ilişkiler, İran Şahı Rıza Pehlevi döneminde son derece olumluydu. İsrail, İran’ı Orta Doğu’daki stratejik bir müttefik olarak görüyor; petrol, silah ve istihbarat alanlarında yakın iş birliği yapılıyordu.

Ancak 1979’daki İran İslam Devrimi bu yakınlığı tamamen sona erdirdi. Ayetullah Humeyni liderliğinde kurulan İslam Cumhuriyeti, İsrail’i tanımayı reddetti ve onu “Siyonist rejim” olarak ilan etti. Humeyni’nin “İsrail haritadan silinmeli” şeklindeki söylemleri, İran’ın dış politikasında İsrail karşıtlığının temelini oluşturdu.
Filistin meselesi: İran’ın sert tavrı
İran İslam Cumhuriyeti’nin İsrail’e düşmanlığının temel sebeplerinden biri, Filistin davasına verdiği destek. İran, Filistin Kurtuluş Örgütü’nden (FKÖ) sonra özellikle Hamas ve İslami Cihad gibi gruplara maddi ve askeri destek sağlamaya başladı. İsrail ise bu örgütleri terörist olarak tanımlıyor.
İran’ın “Kudüs Günü” ilan etmesi, İsrail karşıtı gösterilere ve resmi propagandalara sahne olan yıllık bir gelenek hâline geldi. Bu, halk nezdinde de İsrail karşıtlığını sürekli canlı tutan bir politika oldu.
Lübnan cephesi: Hizbullah üzerinden vekalet savaşı
İran’ın İsrail’e karşı kullandığı en önemli aktörlerden biri, Lübnan merkezli Şii milis grubu Hizbullah. 1980’lerin başında İran Devrim Muhafızları tarafından eğitilen bu yapı, özellikle 2006 Lübnan Savaşı’nda İsrail’e ciddi kayıplar verdirdi.

İsrail, Hizbullah’ı İran’ın sınır ötesi askeri kolu olarak görürken; İran ise Hizbullah’ı “direniş hareketi” olarak savunuyor.
Nükleer kriz: Gerilimin zirve noktası
2000’li yılların başından itibaren İran’ın nükleer programı, iki ülke arasındaki gerilimi tehlikeli bir boyuta taşıdı. İsrail, İran’ın nükleer silah üretme ihtimalini, doğrudan ulusal güvenliğine tehdit olarak görüyor. İran ise programın barışçıl amaçlı olduğunu savunuyor.
İsrail, İran’ın nükleer tesislerine yönelik siber saldırılar (Stuxnet gibi) düzenlemekle ve bazı İranlı nükleer bilim insanlarının suikastına karışmakla suçlanıyor.
Son gelişmeler: Açık çatışma eşiğinde
2024 ve 2025 yıllarında iki ülke arasındaki gerilim daha da tırmandı. İran’ın bölgedeki askeri varlığı, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine yönelik hava saldırıları ve karşılıklı açıklamalar, ilişkilerin artık açık çatışma sınırına geldiğini gösteriyor.
Son olarak Haziran 2025’te yaşanan karşılıklı füze saldırıları, İsrail’in İran’daki doğal gaz tesislerini vurması ve İran’ın Tel Aviv’e balistik füzeler göndermesiyle iki ülke neredeyse savaşın eşiğine gelmiş durumda.
Tarihsel, ideolojik ve jeopolitik düşmanlık
İran ile İsrail arasındaki düşmanlık, yalnızca diplomatik bir kriz değil; derin tarihi, dini, ideolojik ve jeopolitik temellere dayanıyor. Her iki ülkenin de Ortadoğu’da nüfuz mücadelesi yürütmesi ve birbirini varoluşsal bir tehdit olarak görmesi, bu çatışmanın yakın gelecekte kolay kolay sona ermeyeceğini gösteriyor.

 
             
            

 
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                            