Dünya ekonomisinin nabzını tutan G20 (Group of Twenty), gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri aynı masa etrafında toplayan en güçlü uluslararası platformlardan biri olarak öne çıkıyor.
G20’nin temelleri, 1975 yılında Fransa’nın Rambouillet kentinde yapılan bir toplantıya uzanıyor. O dönem Fransa, Birleşik Krallık, ABD, Japonya, Almanya ve İtalya liderlerinin bir araya geldiği bu buluşma, aslında G20’nin öncülü olan G7’nin doğuşuna sahne oldu. Kanada’nın 1976’da Porto Riko’daki zirveye katılmasıyla grup, bugünkü G7 yapısını kazandı.
Yıllar içinde küresel ekonomide söz sahibi yeni aktörlerin ortaya çıkması, bu yapının genişletilmesi ihtiyacını doğurdu. Böylece 1999 yılında, maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının katılımıyla G20 resmen kuruldu.
G20 üyeleri kimlerdir?
Günümüzde G20; Almanya, ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’ndan oluşuyor.
Avrupa Birliği bünyesindeki bazı ülkeler, G20 toplantılarında AB Komisyonu temsilcileri aracılığıyla yer alıyor.
G20’nin amacı ne?
“Group of Twenty” yani Yirmiler Grubu, dünyanın en güçlü ekonomilerini bir araya getirerek küresel ekonomik istikrarı sağlamak, büyümeyi desteklemek ve finansal krizlere karşı ortak çözümler geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
G20 zirvelerinde sadece ekonomi değil; ticaret, sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği, dijital dönüşüm, enerji güvenliği ve küresel sağlık politikaları gibi konular da ele alınmaktadır.
Dünya ekonomisinin yüzde 85’i G20’nin elinde
Bugün G20 ülkeleri, küresel ekonomik üretimin yaklaşık yüzde 85’ini, uluslararası ticaretin ise yüzde 75’ini kontrol ediyor.
Bu yönüyle G20, sadece bir ekonomik platform değil; aynı zamanda dünya siyasetinin ve kalkınma politikalarının da yönünü belirleyen bir güç merkezi konumunda.
diyekonustu.com
